ERTON, İsmail2022-06-012022-06-012015-08-04http://hdl.handle.net/20.500.11905/964İnsanoğlu eski çağlardan beri duygu ve düşüncelerini, yaşadıklarını yazmak ve gelecek nesillere aktarmak için türlü yöntemler geliştirmişlerdir. Kimileri taşlara ve tabletlere, kimileri duvarlara, resimlerle, sembollerle ve en nihayet alfabe ile kendilerini ifade edebilmişlerdir. Ancak bu evrim henüz dünyada, bilhassa gelişmekte olan ülkelerin bireyleri tarafından tamamlanabilmiş değildir. Ülkemizdeki durum da farklı değildir. Türkiye’de insanlar cep telefonlarının iş ve sosyal hayatta son 20 yıldır aktif olarak kullanılması ile birlikte çok konuşan ama az dinleyen, az okuyan ve yazan bir toplum haline gelmiştir. Her ne kadar okullarda, üniversitelerde kompozisyon, araştırma teknikleri gibi dersler verilse de, en iyi üniversiteden mezun olan bir birey bile basit bir dilekçeyi yazamayabilmektedir! Peki, o zaman burada sorun sadece o bireyin bu eğitimi almaması mıdır? Tabi ki hayır! Ülkemizde eğitim ve başarı bir öğrencinin temel bilimlerden yani, matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi derslerden aldığı başarı ile ölçülmektedir. Temel bilimler hiç şüphe yok ki uygulamalı bilimlerin altyapısını oluşturur, bilgi ve bilimin üretiminde de temel taştır. Ancak, bir bireyi ‘insan’ yapan değerler sadece temel bilimleri çok iyi kavramakla bitmiyor. Bir bireyin üretebilmesi için birtakım becerilerini de geliştirebilmesi ve bunu duygu ve düşüncelerini çok daha iyi ifade edebileceği platformlara aktarabilmesi gerekmektedir. Bunun belki de en iyi yolu ‘yazmaktır’. Francis Bacon’un da dediği gibi, “Okumak bir insanı doldurur, konuşmak onu hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır”. Bir bireyin yazabilmesi için aslında bir insanı insan yapan ve onu olgunlaştıran üç beceriyi yorulmaksızın ve yılmaksızın geliştirebilmesi için çaba sarfetmesi gerekmektedir.trenglish translation and interpretationNEDEN YAZI YAZAMIYORUZ !Article