Department of Public Administration and Political Science

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 66
  • Item
    ARAP BAHARI VE LİBYA
    (2021-11-10) ELFALLAH, Hafed; ÜLKER, Halil İbrahim
    Arap dünyasında yaşanan baskıcı ve diktatör yönetimler karşısında halkın baskıcı yönetime karşı tepkisi sonucu meydana gelen Arap Baharı, demokratikleşme dalgası olarak tanımlanabilir. Arap Baharı ilk kez Tunus’ta Muhammed Bouzazi’nin kendini yakmasıyla vuku bulmuştur. Arap dünyasında yaşanan işsizlik sendromu, enflasyon, siyasette başlayan yozlaşmalar akabinde ifade özgürlüğünün olmayışı ve kötü yaşam koşulları eylemlerin ve protestoların yayılmasında etkili olmuştur. Bazı Arap ülkelerinde (Bahreyn, Suriye, Yemen, İsrail, Cezayir, Irak, İran, Fas) büyük çaplı protestolar meydana gelirken bazılarında ise ( Kuveyt, Lübnan, Moritanya, Suudi Arabistan, Batı Sahra) küçük çaplı protestolar yapılmıştır. 18 Aralık 2010’da başlayan bu halk direnişi özellikle Tunus ve Mısır’da ihtilalle sonuçlanırken Libya’da Kaddafi rejimini deviren bir iç savaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zaman diliminde Libya’da Kaddafi yönetiminin çok sayıda masum sivili katletmesi sonucu uluslararası kamuoyu harekete geçmiştir. Demokrasiyi hiç yaşayamamış ve 42 yıllık Kaddafi yönetimine son vermek isteyen halk, Arap Baharı olarak bilinen halk hareketiyle rejimi yıkmayı başarmıştır. Demokrasi adına atılan bu adımlar tüm dünyada ve uluslararası arenada büyük destek görmüştür. Bu çalışma, kavramsal çerçeveyle birlikte Libya’nın demokratikleşme sürecini ve karşılaşılan sorunları gün ışığına çıkarmayı hedeflemektedir.
  • Item
    TWITTER’DA SİYASAL NEFRET SÖYLEMİ: 30 MART 2014 VE 31 MART 2019 YEREL SEÇİMLER ANKARA İLİ
    (2021-11-09) GÜLSOY, Melisa; MÜHÜRCÜOĞLU, Korhan
    Nefret söylemi, bireyin başka birey ya da gruba din, dil, etnik köken, ırk, ten rengi, mezhep, cinsiyet, cinsel yönelim, fiziki veya zihinsel engel gibi farklılardan dolayı yöneltilen olumsuz söylemlerdir. Nefret söylemi ve nefret suçu birbirini tetikleyici özellikler de oldukları için ilk anda müdahale yapılmazsa ilerleme göstermektedir. Geleneksel medya için kullanılan kitle iletişim araçları denetleniyor iken, yeni medya için kullanılan sosyal ağların denetimi daha zordur. Bu sebepten dolayı nefret söylemi ve nefret suçu, yeni medya platformlarında daha kolay yayılım gerçekleştirmektedir. Yeni medya ağlarından biri olan Twitter da anlık içeriklerin üretilmesi, içeriklerin beğenilmesi, içeriklerin başka kullanıcılar tarafından kendi profilerinde kullanması (retweet), içeriklere başka kullanıcıların etiketlenmesiyle (mention) de fazla kişilere ulaşılması ve paylaşılan içerikleri sınıflandırmaya yarayan hashtag gibi özellikleriyle nefret söyleminin üretilmesi, yaygınlaştırılması ve normalleştirilmesi Twitter’ın yapısından kaynaklı olarak geleneksel medyadan farklı olarak nefret söyleminin normalleşmesinde etkilidir. Hazırlanmış bu çalışmada, nefret söyleminin kolay yayılım gerçekleştirdiği platformlarından biri olan Twitter’daki siyasal nefret söylemi üzerine odaklanılmıştır. Siyasal nefret söylemine ise, 30 Mart 2014 ve 31 Mart 2019 yerel seçimleri baz alınarak bakılmıştır. Sonucunda iki yerel seçimdeki Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının, kişisel Twitter hesaplarına yorum olarak gelen nefret söylemi içerikli paylaşımların azalış gösterdiğine dair bulgular doğrultusunda çalışma sonuca bağlanmıştır.
  • Item
    ZİYA GÖKALP VE YUSUF AKÇURA EKSENİNDE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ÖĞRETİSİ
    (2020-11-07) TOPER, Kaan; MÜHÜRCÜOĞLU, Korhan
    Türk milliyetçiliği akımının öncülerinden olan Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura'nın milliyetçilik anlayışlarının incelendiği bu çalışmada, her iki düşünürün kronolojik bir şekilde siyasal ve sosyal hayatlarına yer verilerek bu doğrultuda fikir dünyalarının oluşum aşamalarına, katıldıkları örgütlenmelere ve ülküleri uğruna verdikleri mücadelelerden bahsedilmiştir. Türk milliyetçiliği akımına fikirleri ve eserleri ile katkılarda bulunmuş olan bu iki düşünürün farklı kavramlar üzerinden milliyetçilik anlayışlarından bahsedilmiş ve bu yöndeki faaliyetleri ile öngörülerine değinilmiştir. Çalışmanın odağında ki bu iki düşünürün detayları ve çeşitleri bulunan milliyetçilik öğretisi hususunda, fikirsel ayrılığa düştüğü konulara da değinilerek kısmi bir karşılaştırılma yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı 20. yüzyılın başlarında ki siyasal ortamın getirileriyle harmanlanan bu iki düşünürün, Türk milliyetçiliği öğretisine ve dönemin siyasal hayatına etkilerini sistematik bir bakış açısı ile alarak, vermiş oldukları mücadelenin içeriğini ve şeklini ortaya çıkarmaktır. Bu çalışma ile beraber özne konumunda bulunan bu iki Türk münevverinin ekseninde hem Türk milliyetçiliğinin ana hatları sistemli bir şekilde ortaya çıkarılmış hem de milli devlete giden yolda ve milli devlet kurulduktan sonra Türk milliyetçiliğinin siyasal ve toplumsal etkileri ortaya çıkarılarak, elde edilen bilgiler doğrultusunda çalışma sonuca bağlanmıştır.
  • Item
    SİYASAL İLETİŞİMDE ALGI YÖNETİMİ: 2019 YEREL SEÇİMLERİ AK PARTİ ÖRNEĞİ
    (2020-11-04) GENÇARSLAN, Özcan; BİRCAN, İsmail
    Yaşadığımız yüzyılda teknolojik değişimlerin ve gelişimlerin yanı sıra ekonomik, kültürel ve siyasal alanlarda da değişikler söz konusudur ve son yılların en önemli ve güncel konularından biri de siyasal iletişimde algı yönetimidir. Demokrasinin en vazgeçilmez konusu ise iktidara gelmenin ayağı olan partilerdir. Siyasal anlamda başarı elde etmek isteyen partiler gerek seçim kampanyalarıyla seçmen algılarını yöneterek gerek sosyal medyayı kullanıp halkın dilinden konuşmaya çalışarak iktidar olma amacını gerçekleştirmeye çalışırlar. Bu sebepten ötürü günümüzde partiler arasında ciddi bir rekabet ortamı doğmuştur. Kitle iletişim araçları profesyonel kampanyalar düzenleme noktasında büyük öneme sahiptir. İktidara gelmek isteyen her parti, seçmenlerin gözünde tercih edilen bir parti olmayı ve doğru algılanmayı ister. Çünkü siyasal iletişimde partilerin ve liderlerin halk tarafından algılanma süreci oldukça önemli bir konudur. Bu anlamda siyasal partilerin seçmelerce doğru algılanması için algı yöntemine uygun hareket etmeleri gerekir. Ayrıca seçmenler tarafından olumlu algılanan durumları da uygulamaya dönüştürmekte önemlidir. Bunlardan yola çıkarak araştırılan bu çalışmada siyasal iletişimde algı yönetimi ve kuralları, siyasal iletişim ve algı yönetimi ele alınıp 2019 Yerel Seçimlerinde Ak Parti’nin seçim döneminde siyasal iletişimi nasıl kullandığı ve algı yönetiminin seçimlerde oy kullanan bireylerin zihninde nasıl bir algı yarattığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın teorik kısmı için literatür taraması yapılmış olup, nicel kısmını açıklamak için ise ölçek ve anketlerden faydalanılarak veriler analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda ilk beş hipotezin doğrulanamadığı ve altıncı hipotezin doğrulandığı tespit edilmiştir.
  • Item
    KORONAVİRÜS SÜRECİNDE BİREYLERİN YÖNETENLERE OLAN GÜVEN TUTUMLARININ İNCELENMESİ
    (2021-10-10) ŞAHİN, Musa; ÜLKER, Halil İbrahim
    Vatandaşların algılarında devlet düzeyinin ölçümü yapılırken, can ve mal güvenliğinin korunması önemli esaslar arasında yer almaktadır. Vatandaşların devlete karşı tutumlarının belirlenmesinde ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik göstergelerinin tutarlı olması önemli rol oynarken, devleti oluşturan bireylerin devlete ilişkin psikolojik algıları da son derece önemlidir. Bir başka deyişle bir devletin başta vatandaşın can ve mal güvenliği olmak üzere sosyal, siyasal ve iktisadi haklarını ne ölçüde koruyup kolladığı ve halkın inancı ile tutarlı davranış gösterip göstermediği olguları vatandaşın algısı açısından devlet düzeyinin ölçümünde etkin bir rol oynar. Bu bağlamda ele alınacak olursa devletin niteliği ile ilgili kritik boyut “güven” hissidir. Meşruiyet halkın devlete karşı davranışlarının ölçümüdür. Yani devletin haklı olduğuna dair inancı içermektedir. Ancak bu ölçümü etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır; bunlar güven duyma ya da duymama, memnuniyet veya memnun olmama tutumlarından ziyade psikolojik ve sosyolojik açıdan da ele alınmalıdır. (Gür, N. (2017). Güven, bürokrasi ve refah devleti). Çünkü her birey ayrı ve özel olarak düşünülürse hepsinin içsel motivasyonu etik ve ahlaki değerleri kendi içinde ayrışıp şekillenmektedir. Bazı bireyler olumsuz olaylar karşısında güvenlerini sürdürebilirken bazıları ise bu güveni yeniden inşa etmekte zorlanabilmektedir. Bu nedenle bunun altında yatan psikolojik nedenler ve güven tutumları ele alınmalıdır.
  • Item
    TÜRKİYE’DE İDARİ İŞLERİN YÜRÜTÜLMESİNDE SİYASETÇİ BÜROKRAT İLİŞKİSİ
    (2021-10-10) KUMTUNA, Deryam; ÜLKER, Halil İbrahim
    Weber’in kuramsal alanda temellendirdiği bürokrasi kavramının birçok tanımı bulunmaktadır. Bürokrasi; ‘bürokratların yönetimi, rasyonel örgüt, memurlar tarafından yönetim,’ gibi tanımları literatürde yer almaktadır. Bürokrasi toplumda daha çok örgüt yapılarının olumsuzluklarına ya da güç tekelinin kötüye kullanılmasını ifade eden, bir nevi kötüleyici kavram olarak nitelendirilmekte; otoriteye aşırı bağımlılık, sorumluluktan kaçma, yetki devrinde isteksizlik gibi durumlar bu ifadeye örnek gösterilmektedir. Bu kavramın tanımından ziyade, temel öğelerini ve belirleyici faktörlerini nitelendirerek ‘ideal tip’ bürokrasiyi tanımlamaya çalışan Weber; kamu ve özel alanların ayrılması, görevlerin önceden belli olduğu, düzenli, gayrişahsilik gibi özelliklerin ve modern siyasal sistemin ihtiyaç duyduğu bir örgüt tipi olarak nitelendirmiştir. Weberyen anlayışta bürokrasi, yönetim şekli değil, yazılı kurallara dayalı, profesyonellikle oluşturulup işlerin yürütüldüğü bir öğüt biçimidir. Bu şekilde ele alındığında bürokrasi; uzmanlaşma, hiyerarşik yapı, iş bölümü, planlanma ve örgütlenme çerçevesinde geniş kitlelerin yönetimini disiplin içerisinde gerçekleştirmeyi gerektiren toplumun bir aşamasıdır. Weberyan anlayışta bürokrasi; teknik açıdan diğer örgüt yapılarından üstün rasyonel bir örgüt biçimidir. Bu örgüt biçimi ve siyaset kavramlarının birbirleri ile olan ilişkisi yadsınamaz bir gerçek olup yapısal çerçevede; değişime ayak uyduramama, merkeziyetçilik, yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık gibi sorunlar görülürken; işlevsel çerçevede de siyasallaşma, sorumluluktan kaçma, aracılar ile işlerin yürütülmesi, yolsuzluk ve kuralcılık gibi sorunların mevcut sorunların görülebileceği bir sistemdir. Türk Kamu bürokrasisi bu bağlamda etkin, kaliteli, verimli ve rasyonel hizmet verme hususunda sorunlar yaşamaktadır.
  • Item
    TÜRKİYE’DE SOL HAREKETLERİN EVRİMİ VE BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
    (2020-10-10) YILMAZ, Mertcan; ÜLKER, Halil İbrahim
    Türkiye'de çok partili hayata geçildiği ilk günden bu yana yüzlerce parti açıl dı, yüzlerce parti kapandı. Elde edilen bilgiler sonucunda, sağ partilerin hegemonya sı, çok partili yaşamın ilk gününden bu yana mutlak üstünlük ile devam etmiştir. Osmanlı'nın 600 yıllık mutlak hâkimiyeti sırasında, tek kişilik otoritenin ağırlığı her zaman halkın arkasındaydı, ancak bu mutlak kural halkın tüm kesimleri tarafından kabul edilmedi. Osmanlı dönemindeki ayaklanmalara ve bakarsak, ekonomik, dini ve siyasi nedenlerin varlığını görürüz. Böylece, bu algının yok edildiği döneme ayak uydurmuş bir Türkiye Cumhuriyetinde, sol görüşe karşı baskı, çok partili yaşamın başlamasından bu yana her hükümetin kullandığı bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. Anadolu’da 2. Meşrutiyet döneminden itibaren " ilk sol hareketler görülmeye baş lanmış, Geç Osmanlı, Milli Mücadele, Tek Parti dönemi ve çok partili dönem olarak devam etmiştir. Arkasındaki entelektüel yapısıyla hafife alınmayacak bir tarihe sahip olan bu ideoloji, 1977 Ecevit hükümeti dışında Türkiye'deki ciddi başarılar ve mutlak bir hâkimiyet kazanamamıştır. Türkiye’de sol hareketlerin evrimi ve iktidar olama masının altındaki başarısızlık nedenleri tek bir nedenle açıklanamayacak kadar geniş bir perspektif çizmektedir. Merkez-çevre teorisi, Din algısı, Türk toplum yapısı, ekonomik faktörler, solun kendi içindeki sıkıntılar olmak üzere birçok bağlamıyla oluşturulan bu tezde, birçok soruya cevap aramıştır. Araştırmalar sonucunda, sol ide olojinin tarihsel bağlamında hangi fikirlerin var olduğu, nasıl geliştiği ve ülkemize nasıl yansıdığı konusunda birçok gözlem yapılmıştır. Bunlardan en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana solun her zaman, ‘’iktidarı tehdit eden, her dönemde baskı altında tutulan ve genel olarak sorunlarını açıklayamayan bir ideoloji olarak görülmesidir.’’ Ayrıca Sovyetler ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık Türki ye’de solun gelişimini mutlak ölçüde etkilemiştir.
  • Item
    OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BÜROKRASİNİN EVRİMİ
    (2021-10-07) BİLİCİ, Batuhan; ÜLKER, Halil İbrahim; BİRCAN, İsmail; ÖZDEMİR, Besime Pınar
    Bürokrasi ve siyaset mekanizmaları birbirleri ile ilişkili olarak ortaya çıkmıştır. Bürokrasi toplum içinde verimsizlik, hantallık, sert kuralların olduğu bir kavram olarak tanımlanmıştır. Bir başka tanımda ise bürokratların yönetimi olarak ortaya çıkmıştır. Aslında bürokrasi için yapılan tüm bu tanımlar Weber’in ortaya koyduğu kavramsal yapıyı örnek almıştır. Bu çalışmada Osmanlı Devletinden başlayan bürokratik geleneğin 2002 yılına kadar dönüşümleri incelenmiştir. Aynı zamanda bürokrasinin gelişimi kronolojik olarak ele alınmıştır. Osmanlı Devletinde bürokrasinin gelişerek kurumsal bir araç rolü oynamasındaki en önemli sebep büyük bir imparatorluk kurması olmuştur. İlerleyen dönemlerde ise sivil bürokrasi, yöneticiler ile birlikte devlet yönteminde etkili olmuştur ve aynı zamanda askeri bürokrasi güçlenmiştir. Tek parti iktidarı süresince Osmanlı bürokrasisinin izleri devam etmiştir. Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda iktidar, hem burjuva hem de askeri bürokrasi görevini yapmıştır. Aynı zamanda devleti kurma ve temsil etme görevini de üstlenmiştir. 1950’li yıllarda bürokrasi tek partili dönemdeki prestijini ve önemini kaybetmiştir. DP döneminde askeri bürokrasi ve iktidar arasında gerilim artmıştır ve bu durum 27 Mayıs 1960 darbesine zemin hazırlamıştır. DP, programlarında da belirttiği gibi bürokrasinin yönetim açısından gücünü kıracağını ve düzenlemeler yapacağını söylemiştir. 1960’lı yıllarda bürokrasi tekrar eski gücünü kazanmıştır ve ordu itibarını geri kazanmaya çalışmıştır. 1960 yılı yeniliklerinden olan, Devlet Personel Dairesi, Devlet Memurları Kanunu bürokrasi açısından oldukça önemli gelişmelere neden olmuştur. Ayrıca Devlet Planlama Teşkilatının kurulması ile sivil bürokratik kesime iktisadi kararları denetleme olanağı sağlamıştır. 12 Eylül askeri darbesi, Türk toplum yapısı açısından köklü değişimlerin yaşandığı ve bürokrasinin evrim geçirdiği yıllar olmuştur. 1980’li yıllarda bürokrasi, etkisini kaybetmeye devam etmiştir. 1990’lı yıllar bürokrasi açısından önemli unsurların ön plana çıktığı dönem olmuştur ve Türk bürokrasisinin temel sorunları ortaya çıkmıştır. Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır; yönetimde merkeziyetçilik, değişimlere ve teknolojilere ayak uyduramaması, adam kayırma, kuralcılık ve personelin sorumluluk almaktan kaçması, yolsuzluk ve rüşvet olarak sayılmıştır. 2002 yılına geldiğimizde AK Parti bürokrasinin gücünü kırılması gerekliliğinden bahsetmiştir. Alınan kararların başında, bürokratik işlevlerin azaltılması amaçlanmıştır.
  • Item
    SEÇMEN DAVRANIŞLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE SEÇMENLERİN İKİNCİ PARTİ TERCİHLERİ
    (2021-09-09) ÇELİK, Erhan; BİRCAN, İsmail
    Seçmenlerin oy verme davranışları 1900‟lü yılların başından itibaren araştırılan bir konudur. Bu konuda yapılan araştırmalar çoğunlukla oy verme davranışını etkileyen faktörler üzerine olmuştur. Bu çalışmanın temel amacı, seçimlerde seçmenlerin oy verme davranışlarını etkileyen faktörlerle birlikte ikinci parti seçimlerinin nasıl olduğunu araştırmaktadır. Literatürde seçmenlerin ikinci parti tercihlerinin nasıl şekillendiğine yönelik araştırmayla karşılaşılamaması, bu araştırmanın önemini artırmaktadır. Nicel araştırma yönteminin kullanıldığı bu çalışmada anket yöntemi ile veri toplanmıştır. Ankara ilinde yaşayan seçmen kitlesi ile anket çalışması yapılmış, elde edilen veriler istatistiksel analizlere tabi tutulmuştur. Yapılan analizler sonucunda seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun yeni parti kurulmasına sıcak bakmadığı, buna karşılık partilerin lider değişikliğine gitmelerini gerekli gördüğü tespit edilmiştir. Ayrıca ikinci parti tercihi yapma noktasında seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun birinci partilerinin görüşlerine uygun bir başka partiyi ikinci parti olarak gösterdikleri, diğer bir ifadeyle ideolojik yaklaşımlarının parti seçiminde ön planda olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan önemli sonuçlardan birisi ise seçmenlerin büyük bir çoğunlukla oy verme davranışlarını bilinçli bir şekilde yaptıkları, istedikleri adayın ve benimsedikleri görüşün seçilebilmesi amacıyla oy verdikleri sonucudur.
  • Item
    GELİŞEN HAVACILIK SEKTÖRÜ VE SİYASET İLE İLİŞKİSİ
    (2021-09-09) ŞAHİN, Emre; ÜLKER, Halil İbrahim
    Havacılık ve siyaset kavramları arasındaki ilişkiyi Hava Hakimiyet Teorisi özelinde değerlendirilmesini amaçlayan bu çalışma ile literatüre katkı sağlamak ve farklı bir bakış açısı ile değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu gaye için, konuyla özleşen yabancı ve yerli kaynaklar metin ve söylem analizinden geçirilmiş, uluslararası raporlar taranmış ve tarihsel karşılaştırmalı yöntem kullanılarak geçmişte yaşanan olaylar ışığında bugünü ve yarını etkileyen ve etkileyeceği düşünülen, ülkelerin politikalarına yön veren olaylar incelenmiştir. Ulaşılan bilgiler ışığında; gelişen teknoloji ile beraber, havacılık ile iç siyaset ve uluslararası siyaset arasındaki ilişki, daha geniş ve kapsamlı bir değerlendirmeye gereksinim göstermektedir. Hava hakimiyet teorisinin ortaya çıkmasından bugüne kadar yaşanan gelişmeler ile beraber, teorinin tekrar ele alınarak güncel bir yaklaşımla ortaya konması gerektiği düşünülmüştür. Havacılık sektörünün gelişmesi ile beraber ülkelerin küresel anlamda siyaset, ekonomi ve savunma gibi alanlarda çok boyutlu bir değişimi öngördüğü düşünülmektedir. Ayrıca bir ülkenin hava gücü, milli güvenlik politikalarınca başka ülkeler ile ilişkilerinde söz sahibi olma ve toprak bütünlüğünün korunması amacıyla büyük önem arz etmektedir. Bu açıdan havacılık ve savunma arasında, ülkelerin politikalarında büyük değişimlerin meydana geldiği bilinmektedir. Özellikle son yıllarda gelişen havacılık teknolojileri ile beraber İHA ve SİHA gibi havacılık ürünlerinin popülaritesinin arttığı ve bu sistemlerde öncü konuma yerleşmek isteyen ülkelerin birbirlerine engel olma niteliğiyle sıkça ambargo ve yaptırımlar uyguladığı görülmektedir. Bununla beraber bu sistemlerde başarılı gelişim sağlayan ülkelerin istihdam oranlarında artış meydana gelmekte, üretilen yüksek teknoloji havacılık ürünlerinin temini ve rehberliği amacıyla diğer dünya devletlerinden talepler alınmakta, alt sistemlerin gelişiminde payı olan sektörlere ekonomik olarak katkı sağlanmaktadır. Aynı zamanda terörizm ile mücadelede üstün başarılar elde edilmekte, elde edilen stratejik başarılar neticesinde yeni politik ilişkiler kurmaya yardımcı olurken savunma sanayide dışa olan bağımlılık azaltmakta ve dış siyasette sözü geçer niteliğe ulaşmada katkı sağladığı görülmektedir.
  • Item
    AVRUPA BİRLİĞİ GENEL VERİ KORUMA TÜZÜĞÜ VE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNUNA GÖRE İLGİLİ KİŞİ HAKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
    (2021-09-07) GÜRENER, Betül; GÜRÇEL AKDEMİR, Tuğba
    Günümüzde gelişen teknolojinin sınırsız bir dünyanın oluşmasını sağlaması sonucunda, insan hakları ihlalinin ortaya çıkması ve özel hayatın gizliliğinin ihlali riskinin oluşmasına neden olmuştur. Bu riskler sebebiyle oluşabilecek ihlalleri engellemek ve kişisel verilerin korunmasını sağlamak adına çeşitli adımlar atılmıştır. Bu alanda Avrupa Birliği tarafından atılan adımlardan birisi, 1995 yılında yürürlüğe giren 95/46 AT Sayılı Avrupa Veri Koruma Direktifi olmuştur. Teknolojinin hızla gelişmesiyle, Avrupa Birliği tarafından Veri Koruma Hukuku’na ilişkin mevzuatın yeniden düzenlenmesi ile kişisel verilerin korunması çerçevesinin genişletilmesi gerekli görülmüştür. Böylece Avrupa Parlamentosu’nda Genel Veri Koruma Tüzüğü (GVKT) 2016 yılında yeni çağın gereklerine göre düzenlenerek kabul edilmiştir. Türkiye’de kişisel verilerin korunması alanı görece daha geç gündeme gelmiştir. İlk olarak 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı Anayasa’ya eklenmiş olup, ardından 2016 yılında Kişisel Verilerin Korunması Kanun’un kabul edilmesi ile bu alana özgü kanun çalışması yürürlüğe girmiştir. Bu tezin amacı; Ulrich Beck’ in risk toplumu kuramının modern toplumlarda ortaya çıkan risklerin dönemin koşullarına göre değişebilmesi varsayımından yola çıkarak, kişisel verilerin korunması kavramının ortaya çıkışı ve yeni dönemin getirdiği risklerin bu bağlamda değerlendirilmesidir. Buna göre oluşturulan hukuki düzenlemelerin temel amacı kişinin sanal dünyada da haklarının korunabilmesidir. Buna göre Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından oluşturulan Genel Veri Koruma Tüzüğü ile Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda yer alan “İlgili Kişi Hakları” Ulrich Beck’in Risk Toplumu Kuramı çerçevesinde incelenmiş olup, Türkiye’de yakın bir geçmişe sahip olan Kişisel Verilerin Korunması alanının Avrupa Birliği’ndeki gibi oturmuş bir anlayışın oluşabilmesi ve hayatın olağan akışı içerisinde Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun uygulanabilmesi için makul bir sürenin geçmesi ve bu süreçte istikrarlı bir kanun uygulanma alanının oluşmasıyla gerçekleşeceği sonucuna varılmıştır.
  • Item
    ÖZÜRLÜLÜK OLGUSUNUN TARİHSEL SÜRECİNDE 1980 SONRASI SÖYLEM VE POLİTİKALARIN KÜRESELLEŞME ORTAMINDA HAYATA GEÇİRİLEBİLİRLİĞİ ÜZERİNE BİR TARTIŞMA: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
    (2012-07-27) PATIR, Çağlar; ÇEKİÇ, Anıl
    Uluslararası ve ulusal duzeydeki politika yapıcıların Ozurluluk olgusuna yaklasımının 1980 sonrasında bir farklılasma gosterdiği gorulmektedir. Bu donemde insan hakları, fırsat esitliği ve topluma tam ve esit katılım soylemlerini merkeze alan mevzuat duzenlemelerine gidilmekte konu bu yonleriyle gundeme alınmaktadır. Ancak kuresellesme sonrasında uretim duzeninde ve emek piyasasında rekabetci yapıyı guclendiren değisimler yasanmaktadır. Bunun yanında en temel insan hakları olan eğitim ve sağlık da dahil bircok kamu hizmetinin ozel sektore devredildiği, bu hizmetlerin sunumunda karı esas alan bir mantığın belirleyici hale geldiği bir surec ortaya cıkmıstır. Bu faktorler yasadığımız donemde butun insanlık icin bir fırsat esitliği ve insan hakları sorunu yaratmakta ve dolayısıyla ozurlulere yonelik yasalara yansıyan fırsat esitliği ve insan hakları soylemlerinin hayata gecmesi onunde engel teskil etmektedir. Calısmamızda; ozurluluğun tarihsel surecinin acıklanmasının ardından 1980 sonrası ekonomik sosyal değisimler, yeni soylem ve politikalar tartısılacak, kuresellesme ve neo-liberalizm ortamında ozurluler icin fırsat esitliğinin sağlanabilirliği Turkiye orneği uzerinden ele alınacaktır.
  • Item
    ALANDAKİLERİN BAKIŞ AÇISIYLA TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE İÇ DENETİM
    (2010-07-27) DEMİR, Mustafa; SELÇUK, Fatma Ülkü
    Türk kamu yönetimine uluslararası standartlara sahip bir anlayışla, kamu idarelerinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek amacıyla kaynakların etkililik, ekonomiklik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirme ve üst yöneticiye danışmanlık hizmeti sunma öngörüsüyle Avrupa Birliğine uyum sürecinde 2003 tarihinde çıkarılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile iç denetim sistemi getirilmiştir. Getirilen iç denetim sisteminin kamu kurumlarına ne tür bir katkı sağladığı, geleneksel denetim anlayışından hangi yönleriyle ayrıldığı, 2010 yılı itibariyle iç denetimin geldiği nokta ve iç denetçilerin kamu idarelerinde karşılaştıkları sorunlar ve çözüm önerileri tezin ana konusudur. Alandakilerin bakış açılarıyla bu konuları araştırmak üzere hazırlanan bu çalışmada, literatür taramasının yanında iç denetçiler ve bu alanda yetkili olan üst düzey yöneticilerle derinlemesine mülakatlar yapılmış, Türk kamu yönetiminde iç denetim uygulaması farklı yönleriyle irdelenmiştir.
  • Item
    AYDINLANMA - KEMALİZM - MODERN CUMHURİYET
    (2010-12-27) BIDAK, Ali Rıza; ÜLKER, Halil İbrahim
    Çözülen ve çöken bir imparatorluktan ulus devlete doğru giden bir süreç vardır. Osmanlı aydınları imparatorluğun çözülüşünü görmektedir. Ortaya koydukları çözümler imparatorluğun sistemi içinde ve onu ayakta tutmaya yöneliktir. Bu çabalarda aydınlanmanın etkileri görülmektedir. Modernleştirici uygulamalarda söz konusudur. Fakat bu çözüm çabaları yıkılması engellenemeyecek bir imparatorluğun ayakta kalmasını hedeflemektedir. Toplumlar tabi oldukları tarihin değişme ve gelişme yasalarını göz ardı etmektedir. Tarihin yasaları imparatorluklar dönemini kapatmakta ve ulus devletleri tarih sahnesine çıkarmaktadır. Kurtuluş Savaşı’nı yürüten kadrolar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere imparatorluğun ayakta tutulamayacağını görmüştür. Çabalarını modern bir ulus devleti ortaya çıkarma yönünde yoğunlaştırmışlar ve Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederek bağımsız bir devletin kuruluşunu gerçekleştirmişlerdir. Bu Cumhuriyeti kurarken etkilendikleri tarihsel olayların başında 1789 Fransız Devrimi ve onun aydınlanma felsefesi gelmektedir. Bu etkilenim Türk toplumunun modernleşme çabalarında çok açık bir şekilde görülmüştür. Gerçekten bu devrim Osmanlı’dan devraldığı sorunları bütünüyle çözememiştir. Osmanlı’dan devralınan sorunların bütünüyle çözülmesi de günümüze kadar devam eden sorunların-sıkıntıların kaynağı olmuştur.
  • Item
    AİLE İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE ÇALIŞMALARI VE KARŞILAŞILAN SORUNLAR
    (2011-01-26) ŞAHİN, Handan Kamile; İÇLİ, Tülin
    Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası 5. maddesi "...kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini ..." koruma altına almak görevinin devletin temel amacı ve görevi olduğunu belirtir. Ayrıca 41. maddede "Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması... için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar" hükmü aile birliğinin önemine vurgu yapılmıştır. Türkiye'de aile kurumu ile ilgili yasal düzenleme ve koruma kanunlarının hayata geçirilişi 1985 yılında özellikle Avrupa Birliği'ne katılım girişimlerinin yoğunlaştığı dönemle başlamıştır. Aile birliğini koruma, kadın haklarını geliştirme, kadına yönelik şiddeti önleme, şiddet göstereni denetim altına alma ve toplumu bilinçlendirme konularında yasal düzenlemeler yapılmıştır. Yasalar ile oluşturulan kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları aile birliğinin ve şiddet görenin korunmasına dönük çalışmalar yapmaktadır. Kadına yönelik şiddet sadece aile içerisinde değil toplumun her kesiminde karşılaşılan cinsiyet ayrımcılığı temeline dayalı toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda toplumsal sorun olarak tespit edilen aile içinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması amacı ile 1983 yılından sonra TBMM'de grubu bulunan siyasal partilerin konuya bakışları tespit edilmeye çalışılmıştır. Aile içi şiddet, birçok kurum ve kuruluşun ortak çalışmaları ile önlenebilecek toplumsal sorundur. Bu sorun eğitim ve ekonomik seviye ile de bağlantılıdır. Çalışmamızda aile içi şiddetle mücadelede görev alan kurumların görevleri, kurumlar arası işbirliği, aile içi şiddetle mücadelede karşılaşılan sorunlar tespit edilmeye çalışılmış ve öneriler sıralanmıştır.
  • Item
    KAMU GÜVENLİĞİNDE İSTİHBARAT SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (2012-04-25) ATEŞ, Hasan; UTKU, Mustafa Kemal
    Bu tezde, İstihbarat sisteminin kamu güvenliğindeki boyutu, iç istihbarat kapsamında incelenmiştir. Çalışmada deneysel olmayan araştırma yöntemleri, literatür taraması, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında kurumlardan bilgi talebi ve açık kaynak araştırma teknikleri kullanılmıştır. Bu kapsamda, Türk Devlet İstihbarat Sistemi içerisinde yer alan kamu güvenliğindeki istihbarat analiz edilmiştir. Birinci bölümde, istihbarat ve güvenlik kavramsal açıdan incelenmiştir. İkinci bölümde, devlet istihbarat sistemi kurum ve teşkilat yapısı açısından incelenmiştir. İnceleme sonucunda, Türkiye’deki iç istihbarat yapılanmasının tekrar değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Üçüncü bölümde, Türk istihbarat sistemindeki genel problem sahaları kamu güvenliği boyutunda tespit edilmiştir. Dördüncü bölümde; İstihbarat konusunda otorite olarak kabul edilen Amerika (FBI-CIA), Rusya (FSB-SVR), Almanya (BfV-BND), İngiltere (MI5-MI6), Fransa (DST-DGSE) ve İsrail (ShinBet-Mossad) gibi ülkelerin istihbarat yapılanmaları, iç ve dış istihbarat açısından incelenmiştir. Türkiye’nin coğrafi konumu, bölgesel bir güç ve küresel bir aktör konumuna gelme gayretleri, merkezi ve operasyonel bir iç istihbarat yapılanması ihtiyacını ortaya çıkartmaktadır. Bu kapsamda, yapılan araştırma neticesinde dağınık bir yapıda bulunan iç istihbarat kurumlarını tek çatı altında birleştirilerek, günün şartlarını karşılayabilen, geleceğe hazır, yeni bir iç istihbarat modeli ve teşkilatı önerisi sunulmuştur.
  • Item
    KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
    (2012-03-25) KILIÇ, Erkan; ÇEKİÇ, Anıl
    İlk defa 18. yüzyılda İsveç’te ortaya çıkan kamu denetçiliği kurumu, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla yayılmış ve birçok ülkede uygulanma alanı bulmuştur. Dünya konjektöründe gün geçtikçe değer kazanan ve yaygınlaşan insan hakları kavramı, kamu denetçiliği kurumunun bu yayılmasında en önemli etken rolünü üstlenmiştir. Ülkemizde idarenin denetimini sağlayan denetim sistemlerinin mevcut bazı eksikliklerini gidermek, kamu idaresinin etkinliğinin arttırılmak, devletin daha demokratik bir yapıya ulaşmasını temin etmek ve AB Müktesebatına uyum sağlamak gibi amaçlarla, uzun zamandır ülkemizde kamu denetçiliği kurumunun kurulmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmada, diğer idari denetim yöntemlerinin bazı eksikliklerini gidermek ve daha etkin bir kamu idaresine ulaşabilmek için oluşturulacak kamu denetçiliği kurumunun ülkemize sağlaması muhtemel katkılar incelenmiştir. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; çalışmanın konusu, amacı, kapsamı, sınırları, varsayımları, uygulanan metot ve yöntemler ile çalışmanın yararlarına değinilmiştir. İkinci bölümde; genel olarak ombudsmanlık kavramı ve tarihsel gelişimi, ombudsmanlık kurumunun özellikleri, görev alanı ve çalışma usulü, statüsü ve yetkileri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde; Avrupa Birliği de dahil olmak üzere, ombudsmanlık kurumunun çalışma alanı bulduğu bazı ülkelerdeki uygulamalarına değinilmiştir. Dördüncü bölümde; ülkemizde kamu denetçiliği kurumunun oluşturulmasına ilişkin çalışmalar ve kuruma ilişkin çıkarılan kanunlar incelenmiştir. Beşinci ve son bölümde ise; kamu denetçiliği kurumunun uygulanabilirliğine yönelik bir saha çalışması yapılmıştır.
  • Item
    YENİ KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE KURUMSAL YÖNETİŞİM: KOSGEB ÖRNEĞİ
    (2012-07-25) TÜMOĞLU, Serhat; SELÇUK, Fatma Ülkü
    Cumhuriyet tarihi boyunca Türk Kamu yönetiminde yapılmaya çalışılan reform ve yapılandırma çalışmaları 1980 yılı ile birlikte hem anlayış hem de ivme açısından farklı bir şekle bürünmüştür. Verilen kamu hizmetinin niceliği kadar niteliğinin de önem kazanmaya başladığı yıllar; sistemin özeleştirisini yaparken, sistemin parçaları olan kamu kurumlarının, çalışanları ve çalışma usulleri açısından da sorgulanmasına neden olmuştur. Alandakilerin bakış açısıyla bir kamu kurumunu inceleyen bu çalışma; KOSGEB’in, Yeni Kamu Yönetimi Uygulamalarından hangi bakımlardan etkilendiğini araştırmaktadır.
  • Item
    TÜRKİYE’DE TEKNOLOJİ POLİTİKALARININ YANSIMALARI
    (2012-07-25) KARAKAŞ, Ahmet; ÇEKİÇ, Anıl
    Ülkemizde ve Dünyada teknoloji politikalarının ağırlığı hem ekonomik refah düzeyi hem de savunma gibi alanlarda stratejik konumda olmasından dolayı giderek artmaktadır. Teknoloji politikaları uygulanırken geliştirilen araçlar ise bu politikaların başarısını belirlemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bu alanlarda yapılan çalışmaların yanında gelişmiş ülkeler de konumlarını koruyabilmek amacı ile çok çeşitli araçlar geliştirmiştir. Ülkemizde vurgusu yapılan araçlar ile başarı elde ettiği görülen ülkeler kısaca incelenerek ülkemiz ile kıyaslaması yapılmıştır. Araştırma ve geliştirmenin yanında yenilik çalışmaları detaylandırıldığında konunun çok boyutlu yapısı ortaya çıkmaktadır. Teknoloji politikası konusunun ileri teknoloji ürün geliştirme perspektifinden yola çıkarak teknolojik ürün geliştirme ve yayılımının sağlanması üzerinde durularak temel kavramlar olumlu ve olumsuz yönleri ile açıklanmıştır. Bu çalışmada ülkemizde ön plana çıkan uygulama araçları, farklı ülke tecrübeleri ile kıyaslanmış ve ülkemizde kullanılan araçların uzmanlarca algısını ölçmek gayesi ile bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde son dönemlerde üzerinde hassasiyetle durulan araçların yeterlilik düzeyi sorgulanarak gelecek çalışmalarda da kullanılabilecek bir argüman oluşturulması hedeflenmiştir. Alan araştırması neticesinde ülkemizde yeterli görülen ve görülmeyen uygulama araçlarına vurgu yapılarak çalışma tamamlanmıştır.
  • Item
    TURİZMİN YEREL KALKINMAYA ETKİSİ ANKARA KIZILCAHAMAM ÖRNEĞİ
    (2012-07-25) KÜÇÜK, Müşerref; GÜNEŞ, S. Gül
    Turizm yerel ekonomik kalkınmayı harekete geçiren sektörlerden bir tanesidir. Yerel ekonomik kalkınma kısaca, bir yöreye özgü dönüşüm süreçlerinin harekete geçirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Yerel ekonomik kalkınmada öncelikle bölgeye ait yerel potansiyellerin belirlenmesi ve bu potansiyellerin, aktörlerin işbirliği ile etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilme sürecidir. Kızılcahamam’da 1994 yılından bu yana turizm ana geçim kaynağıdır. Bu çalışmada Kızılcahamam’ın mevcut turizmi incelenmiş ve alternatif turizm potansiyelinin ilçenin kalkınmasında bir dinamik olarak uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla öncelikle Kızılcahamam’da mevcut turizm değerlerinin yerel kalkınmaya etkisi incelenmiş ve ilçenin alternatif turizm potansiyeli ortaya konmuştur. Araştırma kapsamında; otel yöneticileri ve yerel esnafın turizmin yerel ekonomiye etkisi konusunda görüşlerini alabilmek amacıyla derinlemesine mülakatlardan yararlanılmıştır. Son olarak; tüm bu çalışmalardan elde edilen bulgular doğrultusunda, Kızılcahamam’da turizmin yerel kalkınmaya etkisinin artırılabilmesi konusunda öneriler ortaya konmuştur.