Graduate School of Social Sciences
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Graduate School of Social Sciences by Title
Now showing 1 - 20 of 593
Results Per Page
Sort Options
Item 11 EYLÜL 2001’DEN GÜNÜMÜZE TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ VE ABD’NİN TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ(2013-05-21) EROL, Fatma Tuğçe; KESER, Ulvi“11 Eylül 2001’den Günümüze Türk-Amerikan İlişkileri ve Amerika’nın Türk Dış Politikasına Etkileri” başlıklı bu tez çalışması, Soğuk Savaş sonrası uluslararası milat olarak nitelendirilen 11 Eylül olaylarının hem ABD hem de Türkiye’deki yankılarını ele alarak iki ülke arasındaki ilişkilerin birbirlerine olan etkilerini araştırma amacıyla oluşturulmuştur. ABD’de Dünya Ticaret Merkezi’ne ve Pentagon’a gerçekleştirilen saldırılar, 2001’den itibaren George Walker Bush yönetiminin ciddi ve yıkıcı kararlar almasına yol açmıştır. Bu kararlar doğrultusunda birtakım önyargılar tekrar uyandırılmış ve Orta Doğu’nun akıbeti hakkında tasarlanan planlar işlemeye başlamıştır. Müttefiki Türkiye’nin teröre karşı destek amaçlı yanında olduğu ABD, Afganistan ve Irak işgallerinden sonra yoğunlaştırdığı dış politikasına ve yeni işgal stratejileri geliştirerek yön verdiği ‘yeni dünya düzeni’ne uygun bir politika benimsemiştir. ABD’nin diyalog ortamı yaratmadan gerçekleştirdiği 2.Körfez Savaşı’yla beraber Türkiye dâhil birçok devlet müdahaleci dış politikaya karşı bir tutum sergilemiştir. Bunun sonucunda Türkiye ile ABD arasında 1 Mart Tezkeresi sorunu yaşanmış, ilişkilere ABD penceresinden bakıldığında bir hayal kırıklığının oluştuğu görülmüştür. ABD’nin stratejilerinin bir parçası olarak Kuzey Irak Kürtlerinin Türkiye sınırlarına yerleştirilmesi zamanla PKK’nın güçlenmesine yol açmış, bu durum da ABD ile olan ilişkileri sekteye uğratmıştır. Büyük Orta Doğu Projesi’nde önemli ülke haline gelen Türkiye’yle ABD arasındaki ilişkiler yoğunlaşmaya başlamıştır. ABD’nin 11 Eylül sonrası Orta Doğu’yu hedef olarak belirleyerek egemenlik alanını genişletme çabaları kapsamında başlattığı medeniyetler arası savaş, barışa ve devletlerarasındaki huzura zarar veren İslamofobi kavramını yeniden diriltmiştir. Dünya,-özellikle İslam coğrafyası- büyük bir karmaşanın içerisine çekilmiş, bir dargın bir barışık devam eden Türk-Amerikan ilişkileri Barack Obama döneminde nispeten daha ılımlı bir seviyelerde seyretmiştir. Tezin yazımında kitap, makale, tez gibi kaynakların yanı sıra 11 Eylül belgeseli Loose Change’den, internet kaynaklı düşünce kuruluşlarının web sitelerinden, gazete, televizyon haberleri (yerli ve yabancı basın) ve haritalardan yararlanılmış, ayrıca Türk-Amerikan ilişkileri kapsamında Ermeni Sorunu’nun aydınlatılması amacıyla Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur’la röportaj yapılmıştır.Item 11 EYLÜL SONRASI DÖNEM VE DEĞİŞEN YENİ DÜNYA DÜZENİNDE STRATEJİK GÜVENLİK BAĞLAMINDA DOĞU AKDENİZ'DE İNGİLİZ ÜSLERİ(2015-06-27) KESER, Hazel; YILMAZ, GözdeTarihin her döneminde göçler ve sorunlar adası olarak bilinen Kıbrıs adası özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin Ortadoğu’daki kalıcı tesislerini kapatması ve buralardaki askeri gücünü adaya yığmasının ardından bir ileri karakol olarak görev yapmaya başlar. 16 Ağustos 1960 tarihinde İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile birlikte İngiltere adadaki haklarından vazgeçerken stratejik öneme sahip iki hükümran askeri üs yanında bazı askeri tesisleri ve alanları da kendine ayırmayı ihmal etmez. Yıllar sonra Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili garanti anlaşmalarının Kıbrıslı Rumlar ve Türkler için değil İngiltere’nin menfaatleri için hazırlandığı da tartışmaya açılacak bir konu olur. Bugün gelinen noktada ise Doğu Akdeniz’de son derece stratejik bir pozisyonda bulunan Kıbrıs adasında İngiltere’nin Dikelya ve Agrotur üsleri yanında ABD tarafından kullanılmakta olan bazı askeri tesisler ve dinleme istasyonları söz konusudur. Her iki ülkenin Echelon adı verilen ve neredeyse bütün dünyayı takip etmelerine imkân sağlayan bu telekulak sistemi yanında Ayios Nicholaos bölgesinde, ayrıca ABD Büyükelçilik binasında ve Trodos Dağlarında da istihbarat ağları ve sinyal istihbaratına yarayan tesisleri bulunmaktadır. Sanayi casusluğu, ekonomik ve askeri istihbarat yanında ABD, İngiltere ve müttefikleri tarafından zaman zaman farklı askeri operasyonlar için de kullanılan Dikelya ve Agrotur üsleri özellikle ABD’nin vazgeçmeyeceği tesisler arasındadır. Özellikle 11 Eylül 2011 tarihinde El Kaide’nin ABD’de gerçekleştirdiği saldırılar ardından başta ABD ve müttefikleri olmak üzere bütün Batı dünyası ve şüphesiz NATO’nun da savunma ve güvenlik stratejilerini değiştirmesine neden olmuştur. Böylece ABD ve İngiltere özellikle Doğu Akdeniz’de savunma ve güvenlik bağlamında yeni arayışlara girmeye başlamıştır. Bu durum adadaki üsleri ve istihbarat merkezlerini ise olmazsa olmaz haline getirmiştir.Item 112 ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ’NDE ÇALIŞAN PERSONELİN İŞ DOYUMU: ANKARA İLİ ÖRNEĞİ(2015-06-25) DÜZOVA, Sibel; TENGİLİMOĞLU, DilaverTeknoloji ve tıp alanındaki hızlı ilerlemeler, kentleşme, dünya nüfusunun artması, sağlık hizmetlerinin sunumunda belirgin değişikliklere neden olmuştur. Tıbbın tarihiyle paralel gelişmeler gösteren ve acil tıbbın hastane öncesi ortama uzantısı olan Acil Sağlık Hizmetleri dünyada son otuz yılda önem kazanmış ve bu alanda hızlı değişimler yaşanmaya başlanmıştır. 7 gün 24 saat hizmet sunulan bu birimlerde, işle ilgili sağlık sorunlarının artması, çalışanlara yönelik sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddetin giderek yaygınlaşması üzerine ASH araştırmacıların dikkatini çekmiş ve konuya daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. 112 çalışanları işleri gereği bulaşıcı hastalıklar, stres ve şiddete maruz kalabilen ve zaman içerisinde ruhsal, duygusal ve fiziksel sağlıklarına etki eden birçok faktörle karşılaşmaktadırlar. İş doyumu bu faktörlerden sadece bir tanesidir. Kişilerin başarılı, mutlu ve üretken olabilmelerinin en önemli gereklerinden biri olan iş doyumu; İşin bireye sağladıklarının algılanması ile oluşan hoşnutluk duygusudur. İş doyumu her meslekte önemlidir. Çalışanların iş doyumu meslek grupları arasında farklılıklar gösterebileceği gibi, aynı meslek grubunda, kurumlar arasında bile farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışmada 112 ASH’ de çalışan personelin iş doyum düzeylerinin ölçülmesi ve buna etki eden faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı nitelikte bir araştırma olarak yürütülmüştür. Şubat 2015 itibari ile Ankara İl Ambulans servisinde çalışan 262 personel çalışmaya katılmıştır. Veriler demografik bilgiler anket formu ve Minnesota iş doyum ölçeği ile toplanmıştır. Çalışma sonucunda Ankara 112 İl Ambulans Servisi çalışanlarının Minnesota iş doyum ölçeğine verdikleri cevaplar doğrultusunda genel olarak içsel doyumlarının yüksek olmasına rağmen dışsal doyumlarının özellikle yöneticiler, çalışma ortamı, terfi olanakları vb. konularda doyumsuzluk yaşadıkları görülmüştür.Item 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ(2017-03-04) BAYKARA, Sevin; ÜNAL, HasanTürk dış politikası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesine kadar ABD ve Avrupa ülkeleriyle sorunlar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Tarih boyunca dönemsel etkenler ile yakınlaşan ve gerginleşen Türkiye-Rusya İlişkileri ise Suriye krizi ile çatışan fikirler devam ederken Rus uçağının düşürülmesiyle ekonomimizi ve yatırım projelerini etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Türkiye, kurtuluş mücadelesini verip anayurdunu düşmanlardan temizledikten ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde Cumhuriyetini ilan ettikten sonra, 1960 yılından itibaren darbe girişimleri ve darbelere sahne olmuştur. 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti, daha önce örneği olmayan bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Fethullah Gülen’in (FETÖ) bugünlere gelişi, ABD’den oturum iznini nasıl aldığı ve iadesinin istenmesinin hala tartışma konusu olarak devam ettiği görülmektedir. Darbe girişiminden sonraki süreçte ise olası senaryolar üzerinde durulmaktadır. Ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması, terör eylemlerinin son bulması Türkiye’nin öncelikli hedefleri haline gelmiştir. Buradan hareketle tezimizin amacı 15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politika üzerindeki yansımalarını niteliksel literatür taraması ışığı altında analiz etmektir.Item 1955-1974 SÜRECİNDE KIBRIS’TA İSTİHBARAT FAALİYETLERİ(2017-01-07) SEÇMEN, Abdulkadir; ÜNAL, HasanBu tez çalışmamda Kıbrıs adasında 1950 yılından itibaren artan huzursuzluk ortamında birden fazla tarafın birbirleri arasında yaratılan güvensizlik ortamları karşısında istihbarat faaliyetleri incelenmeye çalışılmıştır. 1955 yılıyla birlikte Kıbrıs Rum toplumu içerisinden çıkan EOKA örgütünün kanlı faaliyetleri karşısında başta Türk toplumu olmak üzere Adanın yönetim koltuğunda olan İngilizlerin tedhiş hareketleriyle başa çıkma çalışmalarının büyük bir bölümü olan istihbarat toplama faaliyetlerine değinilmiştir. 16 Ağustos 1960 tarihi ile birlikte Kıbrıs’ta bulunan taraflar ve bağlı oldukları ülkelerle birlikte ortak bir anlaşmaya varılmış, iki toplumlu ve eşitlikçi ilkelere dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarında ki en önemli hususlardan birisi olan EOKA tedhiş hareketi eylemlerine son vermesi gerekmekteydi. Cumhuriyetin ilanı ve yönetim mekanizmalarının kurulmasıyla Kıbrıslı Rumlar kuruluş anlaşmalarının kendilerine zorla dayatıldığını ve eşitlik ilkelerine uymadığını belirterek adeta yönetimde oyunbozanlık yaparak Kıbrıs Türk tarafını görmezden gelmeye başlamıştır. Siyasal baskılarla birlikte ada üzerinde toplumsal olayların başlamasındaki en büyük etken yönetimde bulunan Rum kökenli yöneticilerdi. Bu negatif tansiyon giderek artmakta ve 1963 yılının aralık ayında Kıbrıslı Rumlarca tarih sahnesine “Kanlı Noel” olarak geçecek büyük bir saldırı ile etnik soykırım gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu arada Kıbrıs Türk tarafınca beklenmeyen sert bir savunma refleksi gösterilmiştir. EOKA’ya karşı Kıbrıs Türkü, Türk Mukavemet Teşkilatını (TMT) yeşerterek tüm Kıbrıs üzerinde teşkilatlanmıştır. Ancak Rumlar devlet mekanizmalarını ENOSİS temelinde şekillendirmeye devam ederek “Kanlı Noel” ile başlattıkları işe 1974 yılında yapılan Sampson darbesine kadar artarak devam etmiştir. Kıbrıs Cumhuriyetini şekillendiren Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla garantörlük hakkı verilen Türkiye, soy birliği olan Kıbrıslı Türklere karşı artarak devam eden yoğun baskıya daha fazla seyirci kalmamış ve Barış Harekatıyla müdahale etmiştir. Tez çalışmasının I. bölümünde Kıbrıs adasının genel anlamda tarihi ile birlikte jeopolitik önemine değinilmiştir. Teorik anlamda istihbarat incelenmiş ve istihbaratın alt kolları tanımlanarak kısa bilgiler verilmiştir. 1955-1960 yılları arasında EOKA tedhiş hareketiyle birlikte Kıbrıs’ın yönetiminde bulunan İngilizlerin bu örgütün hareketlerini İstihbarat bağlamında nasıl ele aldıkları incelenmiştir. EOKA örgütünün istihbarat faaliyetleri ve yapısı değerlendirilerek, bu örgüte karşı Kıbrıs Türkleri tarafından oluşturulan Türk Mukavemet Teşkilatının istihbari ve operasyonel faaliyetleri incelenmiş, başta eğitim olmak üzere gizli harekat faaliyetlerine değinilmiştir. Çalışmanın II. Bölümünde 1960 yılı itibariyle kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde oluşturulan güvenlik mekanizmaları incelenmiştir. Cumhuriyetle birlikte oluşan yönetimden soyutlanan Kıbrıs Türk toplumu kendi içerisine kapanarak federasyon faaliyetleri çerçevesinde güvenlik ve istihbaratını TMT eli ile yürüttüğü görülmüştür. Yeni devletin kurulmasıyla birlikte başta küresel dominant aktörlerin adaya istihbari anlamda ilgileri artmaya başladığı görülmüştür. Diğer ülkelerin ada üzerinde yapmış olduğu faaliyetler 1960-1974 yılları arasında incelenerek değerlendirilmiştir. III. bölümde coğrafi olarak eşsiz konumda bulunan Kıbrıs’ın teknik istihbarat alt yapısı incelenmiştir. Soğuk savaş döneminin güvensizlik ortamında batı bloğunun doğu bloğu üzerinde gerçekleştirilen elektronik istihbaratın batı için nasıl bir öneme sahip olduğu görülmüştür. Kıbrıs’ta bulunan Amerikan ve İngiliz istihbarat tesislerinin faaliyetleri değerlendirilmiştir.Item 1979 İSLAM DEVRİMİNDEN SONRA İRAN’IN DIŞ POLİTİKASI(2014-11-06) MOKHTARPOUR, Marziyeh; GÜRSON, Poyrazİran İslam devrimini incelediğimizde bu devrimin İslam Devriminden daha çok Pehlevi iktidarına karşı ayaklanmış toplu bir muhalefet hareketi olduğunu görmekteyiz. Çünkü devrim sürecinde muhalif gruplara bakıldığında liberallerden ılımlı İslamcılara, komünistlerden radikal İslamcı kanada kadar birbirlerinden çok farklı birçok grup bir arada toplanmıştır. Ancak Devrimin gerçekleşmesinden sonra Humeyni radikal İslamcı kanadı arkasına alarak yönetimi ele geçirmiştir. 1979 yılında İran‟da gerçekleşen devrim, asırlardır süren monarşi geleneğini yıkmakla birlikte İran‟ın iç ve dış politikasını da değiştirmiştir. Pehlevi döneminde İran, ABD ve İsrail‟in bölgedeki en önemli müttefikleri olmasına rağmen devrimden sonra bu iki ülkenin düşmanı haline gelmiştir. Devrim sonrası İran‟ın dış politikasına yön veren ana etkenler “bağımsızlık”, “batı karşıtı” ve “devrim ihracı” olmuştur. İş başına gelen yeni yönetim İslam devrimini diğer Müslüman ülkelere ihraç etme çabasında olmakla birlikte bölge ülkelerinde tedirginliğe sebep olmuş ve böylece İran yalnızlığa itilmiştir. Humeyni döneminde İran uluslararası camiada yalnızlığa itilerek, Irak ile gerçekleşen savaşta bu durumu daha çok kötü bir hale getirmiştir. Dolayasıya Humeyni‟nin ölümünden sonra iş başına gelen Refsancani ve Hatemi İran‟ın dış dünyaya açılma hususunda daha istekli politikalar izlemişler ve böylece İran dış dünyayla ilişkilerini düzeltme çabasına girmiştir. Ancak Hatemi‟den sonra cumhurbaşkanlığına gelen Ahmedinejad yaptığı sert söylemler ve uzlaşmaz üslubu nedeni ile İran‟da aslında pek çok şeyin değişmediğini ortaya koymuştur. olaylar Osmanlı'nın Batılılaşma ve modernleşme serüvenindeki önemli olaylardan birkaçıdır.Item 1990-2019 DÖNEMİNDE AFGANİSTAN VE PAKİSTAN SİYASİ İLİŞKİLERİ(2022-01-18) Suhbat, Naqıbullah; Ülker, Halil İbrahimİkinci Dünya savaşının ardından 1947 yılında Hindistanla birlikte bağımsızlığına kavuşan Pakistan’ın, doğuşundan itibaren Afganistan ile ilişkileri Durand Sınır Hattı ve Peştunistan meselesi yüzünden ihtilaflıdır. Bu sorunlar uzun süre iki ülke arasında gerginliklere neden olmuş ve zaman zaman çatışmalar da yaşanmıştır. Sınır sorunu, Afganistan ve Pakistan arasındaki ilişkilerde sorunların ana kaynağını oluşturmakla birlikte, terörizm, çatışma ve istikrarsızlık gibi bölge güvenliği ve uluslararası güvenlik bağlamında önem arz eden önemli meselelerin de temelini teşkil etmektedir. Günümüzde Durand Hattı” adıyla bilinen iki ülke sınırı, her ne kadar uluslararası camiada Pakistan ile Afganistan arasındaki resmi sınırı olarak kabul edilmekte ise de, Afganistan bu konuda resmi bir tutum ortaya koymuştur. Bu sınır, Kral Zahir Şah’tan itibaren bugüne kadar iktidara gelen yöneticilerin hiçbiri tarafından tanınmamıştır. Karzai yönetimi de söz konusu sınır hattını tanımamaktadır. Pakistan’ın kuruluş döneminde Afganistan tarafından ortaya atılıp günümüze kadar “taviz verilmez” bir iddia olarak gündemdeki yerini koruyan Peştunistan meselesi de, Pakistan açısından ciddi bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu nedenle daha önceki dönemlerde olduğu gibi Karzai döneminde de Afganistan Pakistan ilişkilerinin daha çok bu eksende gelişmektedir. Afganistan-Pakistan ilişkileri Taliban sorunu yüzünden gerginleştiğinde, üçüncü bir ülkenin girişimleri ile İki ülke liderleri, bir araya gelip, dostluk mesajları vererek bölgesel güvenlik açısından iki ülkenin “işbirliği” içinde hareket etmelerinin önemini vurgulasalar da, bu ülkelerin birbirine karşı “düşmanca” tavırları esas itibariyle değişmemiştir. 2001-2014 yıllar arasında iki ülke ilişkileri gerginliklerle devam etmesine rağmen karşılıklı ziyaretler de olmuştur. Karzai, 14 yıllık hükümet süresi dönemindeki güvenlik sorunları nedeniyle, özellikle de Taliban’la müzakere konusunda destek almak için 21 kez Pakistan’ı ziyaret etmiştir. Fakat tüm bu ziyaretlere rağmen Karzai, Pakistan’ı güvenlik sorunlarını çözmek ve Taliban’ı müzakere masasına oturtmak için ikna edememiştir. İki ülke ilişkilerinde Durand hattı, Peştunistan ve Taliban sorunları varlığını korumaktadır.Item 1993 YILI SONRASINDA TÜRKİYE-İSRAİL ASKERİ İLİŞKİLERİ(2012-04-25) BELAL, Bashar; GÜRSON, PoyrazTürkiye-İsrail ilişkileri İsrail devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1990’lı yıllarda Orta Doğu’daki en güçlü ittifaklardan birine dönüşen Türkiye-İsrail ilişkileri, 2000’li yıllarda kötüleşmeye başlamış olup bu kötüleşme günümüzde de devam etmektedir. Türkiye-İsrail ilişkilerinin en güçlü yönlerinden biri askeri ilişkiler olmuştur. 1990’lı yıllarda yoğun bir modernizasyon sürecine giren Türk ordusu, İsrail’in teknolojik olanaklarından önemli ölçüde yararlanmıştır. İsrail, Türk ordusuna modernizasyon konusunda gerekli hizmeti verip Türk ordusuna çeşitli silah türleri vermiştir. Bu arada savunma sanayi alanında çok sayıda ortak proje gerçekleştirmiş ve ortak askeri tatbikatlar yapılmıştır. Ayrıca güvenlik ve istihbarat konularında Türk ve İsrail orduları iş birliği yapmıştır. ABD tarafından desteklenen Türkiye_İsrail ilişkileri, 1993-1999 yılları arasında her üç tarafın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlamaktaydı. 2000'li yıllarda ise Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler yakınlaşma anlamında yeniden şekillenerek pekiştirilmiştir.Item 2005 IRAK ANAYASASINDA FEDERALİZM(2022-02-21) ALİ, ALİ ANWER; SEVER, D. ÇiğdemFederalizm Dünyada ABD, Rusya, Avustralya gibi ve bir çok devlet tarafından kullanılan bir sistemdir. bu sistem Devlet içinde Merkezi Hükümetin yanı sıra birden çok Hükümetten oluşmaktadır, yani Merkezi Hükümet dediğimiz Federal Devletin içinde bölge veya eyaletlerden oluşan Hükümetlerde vardır , bu birimlere Federe Devlet ismi verilmektedir, ve her federe devletin kendine özgü Anayasası Vardır, Ancak bu anayasanın federal devletin Anayasasıyla çelişmemelidir. Federal sistemde merkezi hükmet ve Bölgesel hükümet arasında bir yetki paylaşımı vardır, bu yetkiler ülkelerin anayasasında belirlenmektedir ve bu anayasanın katı olması gerekmektedir, ayrıca bu yetkileri güvence altına alan bir yüksek mahkemenin varlığına gerek vardır. Irak Cumhuriyeti bu sistemle yeni tanışmıştır, önceden Üniter bir devlet olan Irak 2003’ten sonra rejimin değişmesiyle birlikte ve daha sonra bu süreçte 2005 Anayasasında Federal sisteme geçiş yapmıştır. çalışmada ilk önce federal sistemi daha yeni benimseyen 2005 Irak Cumhuriyeti Anayasasını özellikleri incelenmiştir Irak'taki federalizm, etnik ve idari temele dayanmaktadır: Bir yandan, etnik temelde bir bölgenin kurulmasını öngörmekte ve öte yandan, idari bir zeminde bir vilayete veya birden fazla vilayete bir bölge kurulması hakkını tanımaktadır. Bu sistem, dünyadaki federal deneyimler arasında bir emsal teşkil eder çünkü bölgelerin - idari ve etnik temelde kurulmasına izin verilmiştir. Oysa dünyada kurulan bazı federal sistemler mezhepçilik ve milliyetçilik farklılıklarına çözüm olarak ortaya çıkmıştır, örneğin İsviçre'de Federalizm dini bloklar arasındaki farklılıklara bir çözüm olarak, Belçika’daysa etnik ve dilsel nedenlerle kurulmuştu. Dünyadaki federal sistemlerle kıyaslandığında, Irak anayasasının bölgelere verdiği yetkilerin, diğer örneklere oranla çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Örneğin on dokuzuncu yüzyılın ortalarında iç savaşa kapılan ABD ve bu savaşın en büyük nedenlerinden biri olan merkezi otorite pahasına eyaletlere verilen geniş yetkiydi. Kuzeydeki eyaletlerin, güneydeki ayrılık isteyen eyaletlerin karşısında zafer elde ettikten sonra merkezi otoriteye ülkenin birliğini koruyan geniş yetkiler verilmişti. Irak’ta federal sistemle birlikte idari adem-i merkeziyetçilik benimsenmiştir. İdari adem-i merkeziyet uyarınca, vilayetlere basit bir yürütme yetkisi verilmektedir; bu,- ulusal azınlıkların isteklerini yerine getirecek ve bu azınlıkların meşru haklarından yararlanmasına izin verecek bir sistemdir.Item 2008 GLOBAL FİNANSAL KRİZİN TÜRK İNŞAAT SEKTÖRÜNE ETKİLERİNİN İNCELENMESİ(2022-02-21) ÖZSOY, Merve; TURGUTTOPBAŞ, NeslihanBu çalışma 2008 global finansal krizin özellikle Türkiye inşaat sektörüne etkilerine dikkat çekmektedir. Bu çalışma krizlerin oluşum sebebini kısaca özetleyerek 2008 krizinin nasıl global bir etkiye ulaşım sağladığını ve ekonomik şartlar üzerindeki etkilerini incelemiştir. Geniş bir konuyu içeren 2008 global krizini tek bir noktaya yoğunlaşarak incelemek istedik. Ayrıntılarını ve gelişimini inceledğimiz sektör ‘inşaat’ sektörü olmuştur. Her sektörde yer edinen ülke ekonomisinde ki ilerlemelerde büyük rol oynayan bu sektörün kriz karşısında duruşu ve kriz aşamasında ki gelişimi ve krizin etkisi geçtikten sonra ki yapılanması hakkında bilgi verilmektedir.Item 2008 KÜRESEL KRİZİ VE SONRASINDA FİNANSAL PİYASALARLA İLGİLİ ALINAN TEDBİRLERİN İNCELENMESİ İLE TÜRKİYE’YE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER(2015-01-27) YILMAZ, Gözde; YANIK, Zeki2008 Küresel Ekonomik Krizi tarihte tüm dünyayı farklı oranlarda da olsa etkileyen bir krizdir. Bu kriz gelecekte yaşanabilecek krizler için önemli bir ders niteliğindedir. Bu nedenle yaşanılan krizle ilgili alınan tedbirler büyük önem arz etmektedir. 2000’li yıllar boyunca sürekli artış gösteren konut fiyatları olumlu bir hava yaratıp, mortgage kredisi kullanmaya insanları teşvik etmiştir. Yüksek ve orta gelirli kesim için sorun yaratmayan mortgage sistemi düşük gelirli ailelere kredi açılmasıyla birlikte krize ortam hazırlamıştır. Finansal piyasalar kriz için temel neden olmamakla birlikte sorumlusu olarak gösterilmektedir. Çünkü krize aracılık eden türev ürünler üretmiş denetim yetersizliğiyle de spekülatif oyunlara maruz kalmıştır. Dolayısıyla 2008 Küresel Kriz’i türev araçların riskini bir kez daha gözler önüne sermekle birlikte düzenlemelerde serbestleşmenin ve finansal piyasalarda denetimin önemini ortaya çıkarmıştır.Item 2011 GENEL SEÇİMLERİNDE, ADALET VE KALKINMA PARTİSİ VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ TARAFINDAN UYGULANAN POLİTİK TUTUNDURMA YÖNTEMLERİNİN ANKARA İLİ SEÇMENLERİ ÜZERİNDEKİ OY ETKİSİ(2013-06-15) KAPLAN, Engin; NAKİP, MahirPolitik pazarlama, siyasi partilerin oy potansiyellerini arttırmak, genç seçmeleri etkilemek ve hali hazırda oy kullanan personelin diğer partilere oy vermesini engellemek maksadıyla, seçmelere sunulan siyasi parti adayları, hizmetlerini tanıtmak maksadıyla icra edilen faaliyetlerdir. Söz konusu faaliyetler icra edilirken, siyasi partiler tarafından çeşitli propaganda faaliyetleri kullanılır. Yoğunluklu olarak parti liderlerinin yapmış olduğu konuşmalar, daha önce siyasi parti tarafından hayata geçirilen faaliyetler kitle iletişim vasıtaları da kullanılarak seçmelere ulaştırılır. İcra edilen faaliyetlerin ölçüldüğü yer seçimlerdir. Seçimlerde elde edilen veriler, halkın siyasi parti ve liderine ne kadar güven duyduğunun bir göstergesidir. Siyasi partiler tarafından uygulanan politik tutundurma faaliyetleri, halkın oy verme yönündeki eğilimleri çok arttırmasa da, kararsız seçmenler ve genç seçmenler üzerinde olumlu etkilere neden olmaktadır. Orta Asya ve eğitim seviyesi düşük olan ülkelerde, genel itibariyle, siyasi parti liderinin sahip olduğu özellikler oy verme yönünde seçmenleri yoğun olarak etkilemektedir. Yapılan incelemeler neticesinde, Ankara ilinde siyasi partilerin icra etmiş oldukları faaliyetler öncelik sırasına göre; televizyon, internet, dergi, radyo aracılığı ile seçmenlere ulaştırılmıştır. Ayrıca AKP, CHP VE MHP tarafından çeşitli seçim stratejileri uygulanarak, oy kazanma çalışmaları icra edilmiştir. Bu kapsamda; oy potansiyelini arttırmak isteyen ve ellerinde bulundurdukları oy potansiyelini korumak isteyen partiler, halkın güvenini kazanmakla birlikte, söz verdikleri icraatları yerine getirmelidir. Eğitim seviyesinin günden güne arttığı ülkemizde, halkta siyasi bilinç artmakta, refah seviyesini yükseltebilecek partilere oy verme eğilimi oluşmaktadır. Sonuç olarak; eğitim durumu, yaş, meslek, kişisel gelir ve medeni durum grupları oluşturularak hazırlanacak reklam, tanıtım ve siyasi faaliyetlerin halk üzerinde daha etkili olacağı değerlendirilmiştir. Ayrıca; çeşitli sosyal gruplar tarafından, siyasi partilerin ve faaliyetlerinin takip edilmesi neticesinde, politik pazarlama faaliyetlerinin avantajları seçim sandığında görülebilecek ve etkili yöntemler kullanan partiler seçim sonuçlarını etkileyebilecek sonuçlar elde edebilecektir.Item 27. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİNİN LAİKLİK ALGISI(2022-01-18) ÖZTUNÇ, Murat; ÜLKER, Halil İbrahimOsmanlı Devleti’nin Sened-i İttifak ile başlayan batılılaşma hareketi, özellikle 1839 Tanzimat Fermanı ile hız kazanan ve 1923 Cumhuriyetin İlanı ile devam eden Batılılaşma, paralelinde gelişen laiklik; Türkiye’nin çoğu kurum ve kuruluşunu doğrudan etkisi altına almıştır. Türkiye Anayasasına baktığımızda ise 1937’de laiklikten bahsedildiğini görmek mümkün. Bu tarihten sonra ve günümüze kadar devam eden süreçte laiklik toplumda sürekli tartışılır hale gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle laiklik kavramı, tarihsel gelişimi ile ele alınacaktır. Ardından ülkemizde laikliğin nasıl bir süreçten geçtiği incelenecektir. Toplum nezdinde tartışılan laikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri arasında da görmekteyiz. Hazırlamış olduğumuz bu çalışmada 27. dönem milletvekillerin laiklik algısını, bu konu hakkında tutum ve düşüncelerini, laiklik hakkında beklentilerini anket yöntemi yardımıyla açığa çıkarmaya çalışılmıştır.Item 28 ŞUBAT VE 27 NİSAN SÜREÇLERİNDE TBMM VE BASINDA ‘SİVİL’ VURGUSU(2015-01-31) KÜÇÜKER, Melda; ŞELÇUK, Fatma ÜlküTezde, askeri müdahaleler karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi ve basında sivil vurgusu konusunda bir çalışma yapılmıştır. 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007‟deki askeri müdahaleler karşılaştırılarak incelenmiş, söz konusu müdahaleler öncesi ve sonrası ikişer aylık dönemde islami yönelimli Zaman ve Yeni Şafak gazeteleri, meclis tutanakları ve hükümet programları üzerinden „sivil‟ ve „sivil toplum‟ vurgusunun frekans analizi yapılmıştır. Bu tezin kaleme alınmasının ardındaki temel etken, Türkiye'de 80 sonrası siyasi söylemin önemli bir parçasını oluşturan „sivil toplum‟a, askerin olası müdahalesi karşısında, buna karşı durmak isteyen kesimler arasında yer alan islami söyleme sıklıkla başvuran siyasi grupların güç kazanmak üzere göndermede bulunup bulunmadıklarını görebilmektir. Frekans analiziyle incelenen gazetelerde askeri müdahaleler sonrasında „sivil‟ olana vurgunun 28 Şubat 1997‟den sonra arttığı gözlemlenmiştir.Item 4 VE 5 YILDIZLI OTELLERDE YİYECEK-İÇECEK MALİYET KONTROL SİSTEMİ: ANKARA İLİ ÖRNEĞİ(2014-03-10) BULUT, Haydar; ŞAHİN, GoncaTüm ticari işletmeler gibi otel işletmeleri de kar etmek için kurulur ve faaliyetlerini sürdürür. Otellerin en büyük gelir kalemleri oda satışı ve yiyecek içecek gelirleridir. Bazı işletmelerde lokasyona ve tesis yapısına bağlı olarak yiyecek içecek gelirleri oda gelirlerini geride bırakacak kadar önemli olabilir. Tüm bu gelir kalemlerinin işletmenin karlılık hedeflerine ulaşabileceği şekilde sürdürülebilmesi için maliyet yönetimi uygulamaları kritik bir görev üstlenir. Bu çalışmada, Ankara’da faaliyet gösteren dört ve beş yıldızlı otel işletmelerinde maliyet kontrol süreci ve yöntemlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmanın ana kütlesini 16 adet beş yıldızlı otel ve otuz beş adet dört yıldızlı otel işletmesi oluşturmaktadır. Çalışma, araştırmanın amacına uygun olarak hazırlanan bir anket ile yürütülmüş, elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programı aracılığıyla değerlendirilmiştir. Anket verilerinin analizi sonucunda Ankara’da bulunan beş yıldızlı otellerin büyük çoğunluğunda standart maliyet kontrol yöntemi uygulanırken, dört yıldızlı otellerde daha çok basit maliyet kontrol yöntemi uygulandığı görülmüştür. Ayrıca menülerin içeriği ve satış rakamları planlanırken maliyete yönelik fiyatlama yapıldığı saptanmıştır.Item 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU’NUN MUHASEBE UYGULAMALARINA GETİRDİĞİ YENİLİKLER VE ŞİRKETLERİN FİNANSAL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ(2013-06-21) ŞAVUR, Ceren; CANSIZLAR, DoğanBu tez, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan düzenlemelerin 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırmasını yaparak, 6102 Sayılı Kanun’un muhasebe uygulamalarına nasıl bir etkisi olacağını ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Araştırmada, 6102 Sayılı Kanun’un muhasebeye getirdiği yenilikler ve şirketlerin finansal açıdan değerlendirilmesi açıklanmaya çalışılmıştır.Item A BIBLIOMETRIC ANALYSIS OF SOCIAL NETWORK STUDIES IN TOURISM RESEARCH(2022-01-18) AKBULUT, Haydar; TUZLUKAYA, Şule ErdemThis thesis aims to visualize and therefore analyze, the social network structure in the tourism research area by using bibliometric methods to have an idea regarding the connections between documents. The articles published within the five academic journals, in the tourism field between 1990-2019 are studied. In this study, one of the most recent bibliometric visualization techniques named CiteSpace is used. This study aims to understand mainly the research trends, centralization of journals in the tourism field in the social network aspect, as well as authors and their impacts in the Social Network in Tourism Research (SNTR) field to provide new insights into research focuses. Findings show that SNTR research experienced noticeable growth in the last decade. The coauthorship and country collaboration analyses indicate that studies from the USA, Spain, Australia, and the United Kingdom dominate the field regarding the patterns and trends. The clusters in the co-citation network tend to gather in center therefore there are many overlaps among the clusters.Item A COMPARATIVE ANALYSIS OF THE TRANSLATION OF THE CULTURAL ELEMENTS IN WUTHERING HEIGHTS BY EMILY BRONTË(2021-11-10) TAHER, Soleen Mohammed; AKSOY, Nüzhet BerrinIn this research the translation of cultural elements from English to Arabic in the English novel Wuthering Heights by Emily Bronte is investigated. In this study, cultural elements found in Wuthering Heights and how translator Mamdouh Haqqi translated these elements into Arabic are analyzed. The thesis focuses on the cultural elements in translating the novel Wuthering Heights written by Emily Bronte, born in 1818. The novel has been translated into many languages, including Arabic. The focus is on the recognition of the writer of this novel since it is known, the life of the writer would inevitably affect her writings; after that, the study deals with the Arabic translation and how the translation of literary texts in a cultural form appropriate to society contributes mainly to preserving the linguistic and traditional aspects of the original text. Another concern of this thesis is to explore the strategies of translating metaphor from English into Arabic, bearing in mind the cultural, social, and political aspects in Wuthering Heights.Item A COMPARATIVE STUDY OF CENSORSHIP ON OSCAR WILDE’S THE PICTURE OF DORIAN GRAY’S EARLIEST AND THE LATEST TRANSLATIONS(2021-09-07) BAŞARAN, Nilay; ERTON, Halil İsmailCensorship is a phenomenon that can be encountered in different forms, places and times, starting with the language to today’s world. This frequently used method mostly in politics can be applied in translations as a preference of the translators or as a necessity that can be shaped by the requirements of a specific time. The effects of the censorship applied to the original also known as the source text both before and after its publication, especially because of the connection with homosexuality on social, cultural and religious aspects, had not been known until the uncensored version of the book was published 120 years later. The change of the traditional perspective, the increase on sexual awareness to a large extent all over the world with the contribution of the studies done in the fields of sexual identities and social responsibilities helped the publication of the novel, the uncensored The Picture of Dorian Gray, with the author’s first emotions, expressions and messages he wanted to convey to his readers as they were in the first place. The argument defended in this thesis is that, with the contribution of the first uncensored translation first translated by Ülker İnce in 2014, the analize with the examples and discussions on the differences arising from the censorship applied directly to the English (source) text of the novel The Picture of Dorian Gray and the consequences of the censorship on the earliest censored translation in 1938 and the first uncensored Turkish translation in 2014. The differences between the censored and the uncensored texts were examined in parallel with the changes made in the original text, the semantic and holistic differences were discussed under sociocultural elements of both today and 120 years ago.Item A COMPARATIVE STUDY ON DIFFERENT TURKISH TRANSLATIONS OF DICKENS’S A TALE OF TWO CITIES WITHIN THE FRAMEWORK OF EQUIVALENCE(2021-11-07) AYDIN, Barış Can; AKIN, Fatma AylinTranslation of a literary text is a process which possesses more difficulties and authentic features than informative or other types of texts. Therefore, it is almost impossible to achieve the same quality, particularly in terms of equivalence. When a literary text is translated by different translators, it is inevitable that target texts vary, even if the target texts include the same textual elements such as vocabulary, syntax, style, language. This study aims to compare five different Turkish translations of the novel A Tale of Two Cities by Charles Dickens in terms of equivalence by the guidance of several theories related to literary translation including those of Eugene Nida, Gideon Toury and Werner Koller. Furthermore, the evolution of the novel as a literary genre throughout history, Dickens’s biography, literary movements in the 19th century English literature are also highlighted in this study to give background information on the era, when A Tale of Two Cities was written. During the process of comparison, literary features of the novel like style, literary tradition that it belongs to, and socioeconomic and political atmosphere of England were taken into consideration. Results achieved through the comparison of target texts show the importance of decisions made by the translator and that literary translation requires more than proficiency in the source and target languages.